16 Kasım 2018 Cuma

MEHMET RAUF KİMDİR? MİZACI, HAYATI, EDEBİ İNCELEMESİ



Mehmet Rauf İncelemesi

Hani bazı eserler için 'Bunu nasıl yazmış olabilir?, 'Nasıl kurgulamış olabilir?' diye soruyoruz ya, işte tüm mesele yazarlarımızın çocukluklarında, aile yapısında... Dilerseniz Mehmet Rauf'un çocukluğuna gidelim.

mehmet rauf ile ilgili görsel sonucu

Mehmet Rauf’un Ailesi

  Mehmet Rauf, 24 Ağustos 1975 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Damadı Selama İzzet Balat’ta Kesme Kaya Mahallesinde doğduğunu söyler. Babası Ahmet Şükrü Efendi Kütahya’dan askerlikle İstanbul’a gelmiş ve orada kalmıştır. Liman dairesinde kapı cuhadarlığı ve oranın arşivlerinden sorumluydu. Ona Hafız Ahmet Efendi’de denilirdi. Annesi ise bir Çerkes’dir.
 Ahmet Şükrü Efendi, Mehmet Rauf’u küçükken sık sık tiyatroya götürürmüş ve bu Mehmet Rauf’un tiyatro ve sanata ilgisinin başlamasına neden olmuştur. Annesi de komşularına romanlar okuyan, kahraman için gözyaşları döken içli bir kadınmış. Mehmet Rauf, annesi roman okuduğu zamanlarda annesini dikkatle dinlermiş. Annesi özellikle üvey ana namındaki bir olayı gözlerinde yaşlarla okumuş. Bütün komşular buna ağlamıştır. Mehmet Rauf da annesini ağlatan bu olaya karşı tutkulu bir şekilde bağlanmıştır.
  Mehmet Rauf annesini çocuk denecek yaşta rüştiyenin son sınıfında kaybeder (1887). Babasını ise 1896 yılında kaybediyor. Tek kardeşi olan ve çocukluk yıllarında birlikte tiyatro oynadıkları kız kardeşi ise 1899 yılında ölmüştür. Ailesinin mezarları Balat’ta, Yavedud’un hemen yanındaki kabristandadır.


  Mehmet Rauf’un Hayatı

  Mehmet Rauf 4 yaşındaBalat Mahalle Mektebi’ne başlamış, bitirdikten sonra da Eyüp Rüştüyesi’ne devam etmiştir. Üçüncü senenin sonunda Soğukçeşme Rüştiyesi’ne geçer ve burada tiyatro hevesi artmaya başlar. Bunu gören babası çocuğunu kayıt altına almak için onu askeri bir okul olan Bahriye Mektebi’ne kaydını yaptırır.
 Mehmet Rauf babasının bu kararına isyan eder ve kendisi gibi o okula gitmek istemeyen Mahir adında bir arkadaşı ile evden kaçar. 1 gün boyunca sokakta kalır ve sonunda ise yakalanır.  Heybeliada’da olan bu okul, okula kabul sınavı uygularmış. Mehmet Rauf ve Mahir sorulara cevap vermemek için anlaşırlar. Fakat Mehmet Rauf kabul edilirken arkadaşı Mahir elenir. Hala uslanmayan Rauf bu seferde okula gitmeyi reddeder. İşler pek istediği gibi ilerlemez. Heybeliada’nın büyüsüne kapılır ve okuldan kaçmaktan vazgeçer.
  Mehmet Rauf akademik olarak çok başarılı biri değildir fakat edebiyat alanında hocalarından ceza almadan da duramaz.
  26 Mart 1894’te  Bahriye Mektep’ini bitirerek memuriyete başlar. Staj görmek için Girit’e gider ve orada 15 ay görev yapar. İstanbul’a geri döndükten sonra kendini Servet-i Fünun topluluğunun içinde buluyor. Tevfik Fikret ile yakın ilişkiler sonucunda Fikret’in halası Ayşe Sermet Hanım ile evlenerek Fikret’in Hisardaki yalısına iç güveysi olarak giriyor. Bu evlilik sonucunda 2 kız çocuğu dünyaya geliyor ve küçük olanı 5 yaşında kaybediyor.

 Bir süre sonra Rauf Hisardaki evinden ayrılıp Büyükada’ya yerleşiyor. Orada da  mutluluğu pek sürmüyor ve Rauf, içinde intihar olan bir mektubu arkadaşı Hüseyin Cahit’e bildiriyor. Rauf güzelliği, kibarlığı ile tanınmış bir hanıma aşık olduğunu ve bu karasevdadan kurtulamadığını yazıyor. Cahit onu evinde sönmüş  mangal külleri ile baygın bir şekilde buluyor.
  Meşrutiyet’in ilanından sonra yazı hayatına tekrar dönen Rauf ‘Bir Zambağın Hikayesi’ adlı romanıyla memuriyet hayatı biter.Çünkü roman pornografik bir romandır. Kısa zamanda büyük rabet gören bu eser epeyce mühim bir maddi fayda sağlar. Diğer taraftan eser toplumun ahlakına aykırı bulunarak yasaklanır ve Rauf 6 ay hapse mahkum edilir.
  Bu sıralar Zambak ismiyle meşhur olan romanını okuyan zengince bir aile kızı Rauf’a evlilik teklifi eder ve o da kalkar izmir’e gelerek ikinci evliliğinde bulunur. İç güveysi olarak rahat bir ömür sürer.  Fakat bu mutluluğu da en fazla bir sene sürer. Bu seneler içinde oldukça verimsiz bir hayatı geçmiştir.
  1919-20 yılları yoğun yayın faaliyetleri ile geçer. Gelincik mecmuasında bastığı bir resim yüzünden (resim toplum için açık saçık kabul edilir) hapis cezasına çarptırılır. Sonradan ise affedilir.
İkinci eşi Besime Hanım’dan 1926 yılında ayrılan Rauf aynı sene üçüncü eşi Muazzez Hanım ile evlenir. Evliliğinin 13. gününde felç geçirir. Artık yazı yazamaz haldedir. Eşi onun kalemi olmuştur. 2 yıl sonra ise konuşma yetisini kaybeder. 23 Aralık 1931 yılında ise gözlerini yumar.


Mehmet Rauf’un Mizacı

Uslu ve sakin bir çocuk olan Rauf küçük yaşta okumaya başlaması hayatını yönlendirmiştir. Paraya çok önem vermiştir. Hayatı boyunca kimse ile kavga etmemiştir. Kimseye küfürbazlıkta bulunmamıştır. Bütün enerjisini tiyatro, roman yani edebiyat için harcar.  Herkesin yaramazlık için ceza aldığı ortamda o tiyatroculuğu yüzünden alırdı. Karşılaştığı her uyarı ile edebiyata daha da bağlandı.
Onun hayal dünyasını geliştiren en önemli etmenlerden biri de musikidir. Başlangıçta klasik musikisine sade bir ilgi duyan ve zaman zaman arkadaşlarına şarkılar söyleyen Mehmet Rauf, çok sevdiği ve kendisine üstad kabul ettiği Halit Ziya vasıtasıyla Batı musikisine ilgi duymaya başlar. Halit ile gittiği ilk operada uyuyakalan Rauf sonradan bunu bir tutku haline getirir. Bu tutku onun eserlerindeki kahramanlarına yansımış, baş a kahramanlarının hepsi musiki yönden engin bilgilere sahiptir.
Mehmet Rauf için en önemli olan şey aşktır. Halit Ziya’nın dediğine göre; onun tek bir aşkı asla olmamış. Birinden kurtulurken ötekine tutulan hastalıklara tutulmak için yaratılmış, kadınların ara sıra sezilmiş bir bakışa, bir endamın salıntısına, hatta bir başörtüsünün şöyle bir dolanışına, bir sandalyeye oturuşuna aşık olur. Bir kere böyle bir çengeletakılınca bu 6 ay, bir yıl, 5 yıl sürermiş.
Hayatında 6 kez sevmiş. Bir sonrakini daima bir öncekini unutturacak şekilde sevmiştir.


Mehmet Rauf’un Yazı Hayatı 
            
Servet-i Fünun’a Kadar;
mehmet rauf ile ilgili görsel sonucuMehmet Rauf’ta edebiyat merakı, çocukluk yıllarında Rüştiye’de okuduğu sıralarda babasıyla birlikte gittiği tiyatro ile başlar. Kız kardeşi ile gördüğü oyunları evde tekrar ederler. Oynamakla, okumakla yetinemeyen Rauf yazmaya başlar. Bu sefer de arkadaşlarıyla oynamaya başlar. Bu dönemde tiyatro ve roman tutkusu birbiriyle yarış içerisindedir.
12 yaşında ilk romanını (Denaet yahut Gaskonya Korsanları) yazar. Arkadaşları tarafından takdir edilen Rauf kendini bir romancı olarak görür. Fakat babası onun hevesini kırmak için bazen zora başvurur, müsveddelerini yırtardı.
Yazarlık hayatına yön veren olay ise Halit Ziya’nın Nemide’sini okumak olmuştur. Hemen Halit Ziya’ya bir mektup yazar ve onunla iletişim kurar. Ona bir hikaye gönderir ve hikayesi (Düşmüş) Hizmet’te yayımlanır. Halit ile ilişkisi usta çırak ilişkisine dönüşmüştür. Rauf Halit ile Mektep’te yazılar yazmaya ve böylelikle ismi duyulmaya başlamıştır.  Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret ile yakın iletişime geçmiştir.
Servet-i Fünun Yılları;
Fikret Rauf’un edebiyatına güvenmemekteydi. Fakat Servet-i Fünun topluluğuna bütünüyle katıldıktan sonra yazdığı eleştiriler ve hikaylerle gücünü ispatlamıştır. Bir gün Fikret ondan roman isteyince Rauf da Eylül’ü yazmaya başlar.
Topluluk ayrıldıktan sonra da bu anlayışını sürdürmek için yine, bir topluluk arayışına girmiştir. İlk ayrılanları ise ağır bir şekilde eleştirmiştir.

Meşrutiyet’ten sonra;

Meşrutiyet’in ilanına kadar diğer Servet-i Fünun sanatkarları gibi susan Mehmet Rauf bu hürriyet ortamında yeniden yazı hayatına atılır. Yapılacak en faydalı işin hanımları bilgilendirmek olduğunu, Türklüğün eğer kurtulacaksa kadınlar sayesinde kurtulacağını ve bunun için kadınlarımızı yüceltmeye çalışmamız gerektiği üzerine durmuştur. Asaf Muammer ile hanımlara özel Mahasin Gazetesi’ni çıkarırlar. Bu dergi daha çok maddi kazanç sağlamak için çıkartılmış olmasına rağmen siyasi nedenlerde dolayı (31 Mart) ara verildi. Sekizinci sayısı ellerinde kaldı. En fazla on iki sayı çıkartan dergi yazarları zararlara uğratmıştır.
Mahasin’i yayımladığı bu zamanda birkaç edebi dergilerde makaleler ve hikayeler yazmaya devam eder. Bir yandan da Halit Ziya’nın Ferdi ve Şürekası romanını tiyatroya uyarlamaya çalışmaktadır. Aynı zamanda da hikayeler de yazmaya başlar. Ardından imzasız olan Bir Zambağın Hikayesi’ni ele alır. Eser dönemde büyük tepkiler toplayınca bir müddet eseri sahiplenmez. Sonra kabullenir. Eserin yasaklanması ve mahkumiyeti sırasında Tanin’de haftalık edebi yazılar yazmaya devam eder. Mehmet Rauf artık gençler tarafından saygı duyulmayan biri haline gelmiş olması onu herkese karşı hırçın birine dönüştürmüştür.
1916-18 yılları Rauf’un durgunluk yıllarıdır. 1919’da Üç Hikaye ve Kadın İsterse isimli hikaye kitaplarıyla okurun karşısına çıkar. bu yıllarda adapte eserler de vermeye başlar. 1923 yılında Süs isimli yeni bir haftalık edebi hanım mecmuası yayımlar. Süs’ün yayını devam ederken bir de Gelincik isimli mizah gazetesi çıkarır. Bu dergideki yayımladığı bir resim yüzünden mahkemelik olan Rauf’un dergisi 9. sayıda durdurulur.
1923-26 yılları en verimli yıllarıdır. çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı hikayelerini kitaplaştırır ve birçok romana imzasını atar. Hala bir arayış içerisindedir. Şiir hariç edebiyatın her türünde eser vermiştir.

Romanlarda Ortak Yapı

Toplam 16 roman kaleme almıştır. Bunların bir kısmı uzun hikaye niteliğindedir. Diğer bir kısmı da yarım kalmıştır. Ayrıca farklı türleri denemesi yazarın tek bir yönde ilerlemediği görülür.
Mehmet Rauf’un bütün romanlarında temel ilişki aşktır. Genellikle bir mevsim süren ilişkiyi ele alır.
Hemen her romanda olay, canlılığını ilk sayfada hissettirmeye başlar. Bu da romanın heyecanlı ve düzenli olmasını sağlar.
Eylül, Ferda-yı Garam, Menekşe, Serap, Karanfil ve Yasemin, Son Yıldız, Kabus, Kan Damlası ve Halas hakim bakış açısı ile yazılmıştır.
Garam-ı Şebab, Bir Zambağın Hikayesi, Bir Aşkın Tarihi, Genç Kız Kalbi kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.
Mekan olarah genellikle İstanbul’u tercih eder. Asli mekanı ise köşkler, yalılardır.
Halas hariç romanlarının hepsi yazıldığı yılın/yılların tarihini eksen almıştır.

Hikayelerinde Ortak Yapı

35 yıllık hikayecilik devresinde tespit edilebilen 122 hikaye ele almış ve 14 ayrı kitapta toplamıştır.
Sanatın eksenini aşk ve kadınlar oluşturmuştur. (bireysel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder